
“”Ütopya, olası en iyiyi arama bilinciyle doğmuştur. Bunu H.G. Wells şu cümlesiyle ortaya koymaktadır: “Keşke, işte budur ütopyanın sol anahtarı.”
Ütopyaların yaratım aşaması öncelikle keşke sorusuyla başlamaktadır. Çünkü “keşke”nin olduğu yerde başka bir alternatif daha var demektir. Ancak, karşıt kavramların birlikte ele alınması temelinde düşünüldüğünde, yaratılan alternatiflerin de bakılan perspektife göre farklı algılar yaratması mümkündür. Bu noktada herkes için “iyi” tartışması ortaya çıkar. Bu tartışma baz alındığında ütopya’nın nasıl distopyayı doğurabileceği de görülecektir.””
Ayrıntılı bilgi : http://halkaartproject.net/egitim.html?id=440
Kim kim?
Kutay Ucun’un yürütücülüğünde geçen Sinemada Distopik Kent seminerin’de iki mimar, bir felsefe bölümü mezunu, bir hukuk öğrencisi ve bir sinema-tv öğrencisiydik. Fıkra gibi bir girişten sonra, şöyle diyebilirim ki fıkra tadında keyifli ve kafalarımızın açıldığı bir seminerdi.
Neler izledik? Neler üstüne konuştuk, okuduk dersek;
1.Hafta
Ütopya/ Distopya kavramları, Sinema Neden Distopya Sever?
Ütopya Denen Arzu- Fredric Jameson ve Başka Dünyalar Mümkün- Derleyen: Murat Güney
2.Hafta
Dışavurumcu Alman Sineması’nda Sınıf Odaklı bir Kent Distopyası
Film: Metropolis (1927)
Modernizm Söylemi // Caligari’den Hitler’e- Siegfried Kraucer
3.Hafta
Teknoloji Güzel(mi)dir!
Film: Things to Come (1936)
John Zerzan// Gelecekteki Ilkel
4.Hafta
Gerçekten Daha Gerçek Olanlar : Replicants!
Film: Blade Runner (1982)
Simülakra Kuramı (Baudrillard) ve David Harvey- Postmodernliğin Durumu
5.Hafta
Bir Distopik Kontrol Mekanizması Olarak; Bürokrasi!
Film: Brazil (1985)
George Orwell’ın 1984’üne 1984,5 olarak bakmak!
Keyifli ve dolu dolu 5 haftaydı, muhabbetlerine sağlık herkesin!